Yüzakı Aylık Edebiyat, Kültür, Sanat, Tarih ve Toplum Dergisi / Sayı: 168 Şubat 2019

Bir zamanlar kapağımızdaki gibiydi iki medeniyetin farkı:
Bizim Medeniyetimiz;
HİDÂYET esaslıydı.
Bizim medeniyetimiz; Kur’ân, Sünnet ve insanlık medeniyetidir.
ŞEFKAT temeli üzerine kuruluydu.
Bizim medeniyetimiz, rahmet medeniyetidir.
ZARÂFET telkin ederdi.
Mimarî zarâfetimiz her şeyiyle ayakta…
Gönül fethiyle kurulmuş, vakıf medeniyetiyle tezyin edilmiş muazzam bir medeniyet…
Bunun karşısında;
Vahşetin çirkin yüzünü seyrettiren batı âlemi vardı. Adına medeniyet denemeyecek derecede canavarlık. Zulüm, sömürge, sadizm, işkence… Bu sebeple, Âkif;
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar!
demişti bu kibirli, riyâkar yığına. Maskesi düşüp gerçek yüzünü gösterdiği anda böyle seslenmişti:
Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün!
O mimarîsiyle dahî sivri, o keskin, o sert dünya, derindeki ihtirasların en çirkin dışa vurumu. Mânâyı öldüren bu madde medeniyeti, bu kabih kuleleri âdeta «şehrin mezar taşları» vasfında dikmekte…
Çünkü;
“Her medeniyet, kendi insan tipini meydana getirir.”
Fakat… Keşke bugün de dünya kapaktaki gibi ayrı olsaydı. Maalesef o çirkinlik bize de sızdı. Bizim medeniyetimizden, mimarî eserler kaldı ayakta. Ya o ruh? Ya o insan tipi? Ya o mahalle? O şehir kültürü? O merhamet?
Mahallî seçimler git gide yaklaşırken, biz de böyle bir tarihî, edebî açıdan yaklaştık gündeme…
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, aynı küre üzerindeki iki zıt dünyayı tasvir ederek soruyor:
“Tekrar bak; ne arıyorsun? Nerede arıyorsun? Sakın;
Ey insan, cennette kaybettiğini cehennemde arama! Sakın, cennet nimetlerinin içinde yitirdiklerini cehennem âfetlerinin içinde bulacağını zannetme!”
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, «Kur’ânî Tâlimatlar» makale dizisinin ikincisinde; «İslâm’da Rahmet» mevzuunu, geniş şekilde kaleme aldı. Ferde, aileye, insana, mahlûkata kadar genişleyen en şâmil merhamet…
Mevlânâ Hazretleri’nin Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri bölümünde ise; «Gerçek Tahsil» üzerine bir muhasebe ve «İstikbâli İrşâd Eden Hâl Ehli» var.
Yazarlarımız; medeniyet değerlerimiz, mahalle kültürümüz, ruh ve gönül mimarîsinden, taşa, mermere, ahşaba yansıyan güzelliklerimizi kaleme aldılar. İnsânî münasebetlerimizi daha iyi, daha kuvvetli hâle getirebilmenin tavsiyelerini dile getirdiler.
Şubat’ta Hakk’a irtihâl eden M. Sâmi RAMAZANOĞLU Hazretleri’nden hâtıralar ve güzel sözler de dergimizde.
İslâmiyet’in zuhuru esnasında dünyanın hâli, büyük konuşmamanın ehemmiyeti, uçakların ve uçmanın tarihi, II. Murad, Kemalpaşazâde ve birçok sürpriz var.
Şiirler de şehirleri dile getiriyor, mahalleyi anlatıyor, mâbedleri ve hepsinin meydana getirdiği insan tipini anlatıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir