Mai ve Siyah

Tünel’den çıktıktan sonra Beyoğlu’nda biraz serseri, dolaşmak; mağazaların camekanları önünde gecikerek şurada yeni çıkmış kitapları; ötede kravatlardan, yakalıklardan, mendillerden teşkil edilmiş zarif örnekleri; bir moda mağazasının kumaşlarını, bütün o gözleri okşayan hiçleri seyretmek istedi. Bon Marche’nin önüne gelerek içeriye girdi. Zaten Beyoğlu’ndan işsiz geçtikçe buraya bir kere girip çıkmak adeti idi. Henüz o kadar kalabalık yoktu, ilerledi. Çocuk oyuncaklarının yanına kadar geldi, ellerinde çârpâre, başında maili kırmızılı bir külahla gelip geçenlere gülümseyen bir soytarıya bakmakla meşgulken arkasından kendisine yabancı olmayan bir tatlı sesin hayretle: “A! Cemil Bey!…” dediğini işitti. Başını çevirdi. O vakit anlaşılamaz bir sebeple alışık olunmadık olaylara rast gelince hissedilen titremeye benzer bir titreyiş vücudunu baştan aşağıya sarstı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir