Canların Cinsiyeti
Alevilik ve Kadın

“Bizim erkeklerimize göre kadın dediğin evde oturur, işini yapar, gücüne bakar, bir yere gitmez… Alevilerde kadın-erkek eşittir yok. Onlar sözde… Çoğu [kadın] ceme giderken bile eşinden izin alıp gidiyor.” “Çok fena küsüyorum, kararıyorum o insanlara… Mal mülk için ‘O kız, bu oğlan,’ diyorlar; ‘Kız ele gidiyor, alıyor götürüyor malı,’ diyorlar. Kızı ‘el’ görüyorlar.”
“Babam ‘Sünni olmasın, isterse köyümün e
n kötüsü olsun; yeter ki kızım dışarı gitmesin,’ derdi; dediği de oldu.”
 
Alevilik, kadın-erkek eşitliğine yaptığı vurguyla zaman içinde zihinlerde belli bir yer edindi, ancak bu eşitlik iddiasının gerçek hayata ne kadar taşındığı meçhul… Nimet Okan, bu sorunun peşinden gidip topluluğun kadınlarına kulak vererek, günlük hayatın içine gizlenmiş ayrımcılıkları tek tek tespit ederek, sözde kalan bir eşitlik iddiasının aslını gün yüzüne çıkarıyor. Okula yazdırılmayan, hekime gönderilmeyen, miras hakkı çoğu zaman gasp edilen kadınların hikâyelerini öğreniyoruz.
 
Canların Cinsiyeti, bizi Alevilik gelenekleri içinden geçirerek onun özel bir koluna, ismini bir kadından alan Anşabacılı topluluğunu keşfe götürüyor. Tarihi Osmanlı dönemine uzanan bu topluluk da isimlerinden başlayarak cinsiyetlerarası eşitliğe yaptığı vurguyla tanınıyor, posta oturan “bacı”larıyla gurur duyuyor. Nimet Okan ise görünürdeki gurur perdesinin arkasında kalan isyana, Alevi kadınların isyanına dikkat kesiliyor. Bunu yaparken, devlet nezdinde karşılığını bulan Alevi-Sünni ayrımına, Alevilerin kendi içlerindeki dinî-sosyal-ekonomik hiyerarşiye, büyük kentlerde keskinleşen sınıf farkına değinmeyi de ihmal etmiyor. Canların Cinsiyeti, sloganlara-klişelere düşmeden, gerçekleri “keşfetmek” için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir