Namusum ve Şerefim Üzerine And İçerim / Kurtuluş Savaşı 2

Ağlıyordu  o mis kokulu toprak. Üzerinde bin bir çeşit nimetin yeşerdiği, rüzgarla oynaştığı o huzurlu günler neredeydi ? Oynayan çocukların neşeli seslerini bıçak gibi kesen, o tazecik fidanları ezen bu merhametsiz çizmeler kimlere aitti ? Bereketli bedenini parçalayan o bombaları kimler atıyordu ? Feryat-ı figanını duyan yok muydu ?
 
Toprak içli içli ağlarken, sakin bir mırıltı duydu yanıbaşında… Sanki birisi sarılıyordu kanlı bedenine. Kimdi bu ? “Korkma”, dedi o ses. “Benim, ben. Mehmet. O Mehmet… Bedir’deki, Gelibolu’daki, Sakarya’daki Mehmet… Bak, yine koştum sana. Gözyaşlarını silmek, yaralarını sarmak için. Yolunda ölmek için koştum sana… Haydi sil gözyaşlarını artık.”
 
Aşık ile maşuk  vuslata ererken, toprak onu sevgiyle bağrına basıyor, Mehmetçik  de bütün bedeni ile örtüyordu toprağı. Biliyordu ki aşk, “benim” diyebilmek, yar yoluna baş koyabilmektir.  Korumadığı, sarmalamadığı, siper olamadığı sevgiliye “yar” diyebilir miydi hiç ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir